10 Ekim 2009 Cumartesi

Masal



Bir varmış, bir yokmuş. Ülkenin birinde dünyalar güzeli bir kız yaşarmış. Güzel olduğu için ayrıca dünyalar iyisiymiş de. Bu masal ülkesine çirkin ve iyi kızları almıyorlarmış çünkü. Her seferinde kapıdan geri çevrilen bu kızlar hem yapacakları başka bir iş olmadığından, hem de saflıklarından kötü yola düşüyorlarmış. Masallardaki dünyalar güzeli kızlar bu kızların çalıştıkları semtlerin isimlerini bile bilmezlermiş. Persiyadaymış bu çirkin kızların batakhaneleri. Dünyalar güzeli kızlara anneleri bilmesin diye persiya kelimesinin anlamını pırasa satılan yer olarak anlatırlarmış.
Bu dünyalar güzeli kızların babaları, kocaları persiyaya giderlermiş bazen. Kızlarına da pırasa almaya gittiklerini söylerlermiş. Her seferinde de eve bir torba pırasa ile gelirlermiş. Dünyalar güzeli kızlar babalarını/kocalarını pencere önünde beklerlermiş. Ama aslında penceredeki yansımalarına bakmak içinmiş bu. Kendilerine bakıp kendilerinden büyülenirlermiş. Babalarının/kocalarının pırasa almaya çıktığı günler bu kızlar toplanıp kimin daha güzel olduğunu tartışırlarmış. Ama dünyalar iyisi kızlar olduğu için hepsi başka bir arkadaşını seçermiş, kimse kendisini en güzel göstermezmiş. Bu tartışmaların sonu hep muamma kalırmış, ama sonunda hepsi birbirinin güzelliğine aşık olur, çılgınlar gibi sevişmeye başlarlarmış. Her biri o gün en güzel belirlediği arkadaşıyla sevişirmiş. Bunun için babalarının/kocalarının pazardan getirdiği pırasaları kullanırlarmış. Kimse de bu pırasalara ne olduğunu hiç sormazmış.
Masal bu ya, bir gün dünyalar güzeli ve dünyalar iyisi kızlardan birisinin babasının canı pırasa çekmiş. Persiyadan dönüşte aldığı pırasalar aklına gelmiş. Kızından akşama pırasaları pişirmesini söylemiş. Ama kızı o pırasaların sonuncusunu dün alemde kullanmış. Evlerinde pırasadan eser yokmuş. Kara kara düşünürken, dünyalar güzeli diğer arkadaşlarından yardım istemeye karar vermiş. Ama kimsede pırasa kalmamış. Dünyalar güzeli arkadaşlarından biri, ayrıca dünyalar iyisi bir insan da olduğundan ona bir fikir vermiş. Persiyadan gidip pırasa alabilirmiş. Ama bizim kız, yolu bile bilmiyormuş. O bilmiyormuş ama mahallelerinin eskiden dünyalar güzeli, şimdinin dünyalar pörsümüşü yaşlı mendilcisi pırtan hanım masal dünyasından sık sık kaçamak yaptığı diğer dünyanın piriymiş. Ona sormaya karar vermiş. Ne de olsa persiya da o dünyanın dışında bir yerlerdeymiş. Böylelikle giyinmiş, süslenmiş, güzel kızların takınması gereken adapta dışarı çıkıp mendilci pırtan hanımı bulmuş. Pırtan hanım 2 dünyayı da yakından tanıyormuş, 2 dünyanın da adetlerini iyi biliyormuş. Bundan olsa gerek, dünyalar güzeli kızın pırasa almaya persiyaya gitmek istediğini duyunca hiç şaşırmamış. Annelerin kızlarına böyle söylediğinden her olgun masal dünyası kahramanı gibi onun da haberi varmış. Şimdi dünyalar güzeli kıza persiyanın batakhane olduğunu söylese olmazmış. Masal dünyasının büyüsünü bozarsa sonucunun ona da dokunacağının farkındaymış. Böyle temiz yürekliymiş pırtan teyze. Bu dünyanın kimyasını bozmanın şimşekleri onun üzerine çekeceğini bilirmiş. Bu, bu günlerde, tam da diğer dünyaya kaçamaklarını sıklaştırdığı bir dönemde hiç de hoş olmayacak bir durummuş. Ekmek parası aslanın ağzındaymış, artık kimsenin mendil kullanma adeti kalmamış. Piyasadaki hazır peçeteler kendi mesleğinin bitmesine sebep olmuş. E tabi onun da para kazanması gerekirmiş. Bakmakla yükümlü olduğu çoluğu çocuğu, torunu torbası varmış. Ne yapacağını düşünürken aklına dahiyane bir fikir gelmiş.
Pazar gerçekten de ironik olarak persiyanın içinde kurulurmuş. Babalar/kocalar bu durumdan zaten pek bir memnunmuş. Eve giderken masum yalanlarının üzerini örtecek pırasaları, karılarının/kızlarının aşk oyuncağı tazeleri buradan alırlarmış hep. e pırtan teyze madem oraya gidecekmiş ille, şu körpecik kız için bu işi biraz erkene almasının bir sakıncası yokmuş. Zaten bu işin başka çıkar yolu da yokmuş. Masal dünyası hükümeti bu sıralar biraz karışıkmış. yeni yönetim kadrosu tartışmalara yol açmış, yenilikçi ve biraz demokratlarmış. Bu da gelenekselcileri huzursuz ediyormuş. Persiya gerçeğinin ortaya çıkması, gelenekselcilerin kullanabilecekleri sağlam bir koz olabilirmiş. Yeni kadronun masal dünyasında sadece soruna ve ahlaksızlığa sebep olduğunu iddia edebilirlermiş mesela. Taze körpeciklerin dünyanın çirkin tarafını keşfetmesi iyi bir duygu sömürüsü malzemesi olabilirmiş. Burada da günah keçisi tabi ki pırtan hanım olurmuş. Hem yenilikçileri savunduğundan, hem gerçeklerin öğrenilmesine vesile olduğundan bu durum için biçilmiş kaftanmış. Ama hayır, buna izin vermeyecekmiş. Böylelikle güzel kıza telaş etmemesini, kendisinin oraya gideceğini, onun sükunetle evinde pırasaları beklemesini istediğini söylemiş. Güzel kız kabul etmiş. Zaten bu dünyada penceredeki yansımasına bakmaktan ve peminle sevişmekten başka severek yaptığı bir şey yokmuş. Sorumluluklar ona göre değilmiş. Peminle sevişirken bile pasifmiş. Onun için pencere önünde geçirdiği dakikalar hayatının en anlamlı zaman dilimleriymiş. Şimdi kalkıp taa başka bir dünyaya geçmek zaten çok büyük bir işmiş. En son bu kadar zahmetli bir işi pemin ondan aktif olmasını istediğinde yaşamış. Pörsümüş teninden utanmadan hala sokaklarda dolaşan mendilci pırtan teyze derdine tam anlamıyla derman olmuş. Şimdi eve gidip pencere önüne geçme zamanıymış, geç bile kalmış. Pürüzsüz tenine bakıp, onu okşayıp, sevme zamanı gelmiş. Güzel olmak ne kadar güzel bir şeymiş!
Böylelikle tahmininden erken yola çıkmış pırtan teyze… (bitemedi, bitecek bir gün)



resim: deviantart/kaisaris

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder