10 Ekim 2009 Cumartesi

Yağmurlu Bir Gece


Hava soğuk.. ben soğuk..
İçimde ürperti veren minik bir kıskançlık, duygularımın ne olduğunu anlamaya çalışarak soğukta öylece oturuyorum.
Sobayı yakmam gerek, sıcak bir şeyler içmem gerek, belki de ona mesaj atmam gerek
Ama dedim ya, hava soğuk, ben de..
Sabırsız bir ruha ve bedene sahip olmanın ızdırabı içinde soğuktan patlıyorum. Ellerim titriyor/terliyor bunları kelimelere dökerken. Ve söylüyor tınılar hislerimi/istediklerimi; yağmurlu günlerde seviş benimle, kuşlar çinko damı gagalarken..
İnsanın kendisiyle çelişmesi güç bir durum. İstemekle istemememin, düşünmekle düşünmemenin, adım atmakla atmamanın arasında bir yandan kendime verdiğim sözler, bir yandan kelimelere dökmek istediğim tüm o heceler tane tane kafamdan çıkıp kalbime giderken ben aslında böyle bir şeyin olmadığını benliğime anlatmaya çalışıyorum. Ve hava çok soğuk, hala bir şeyler yapmak için harekete geçmiyorum..
Minik bir kıskançlık zelzelesinin altında kalan cansunun hazin küfürlerini sokaktaki köpekler dışında kimse duyamamıştı. O ıslak gecede, o zelzele sonrası kendini dışarı atıp olmayan karın olan soğuğunu yiye yiye, yağmurun çiselediği sokaklarda temposunu tutturmuş, ama tahminlerini tutturamamış halde küfürleri ile birlikte köpeklerin şaşkın bakışları altında antikacılar sokağına dönüyordu sayın seyirciler. Bakalım talih ona bundan sonrası için ne tür oyunlar oynamıştı? Bir hayat sonra!
Yaklaşık 1 dakikadır klavyenin harflerine bakıp ne yazmam gerektiğini düşünüyorum, onun evinde onun yanında oturduğum ana bir geri dönüş yapıyorum. Şimdi bir senaryo kuruyorum, ışıkları kapatmış televizyon izlerken ben onun omzuna başımı dayıyorum, sonrası Allah kerim. Wordün Allah kelimesinin ilk harfini büyük olarak düzeltmesi ile irkiliyorıum. Sanırım bu bi işaret. O bana göre değil.



resim:deviantart/msgolightly

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder